Bu albüm listeleri sarsamayacak!
Musikinin de bir edep işi olduğunu belirten Kâmil Yeşil, Ömer Faruk Belviranlı’nın albümünden söz açıyor..
İbn Arabî Hazretleri musikinin temelini, âlem-i ervahta iken ruhlarımızın muhatap olduğu “Elestübirabbiküm” hitabına, o ilahi sese dayandırır. Ona göre Rabbimizin ruhlara tevcih ettiği “Elestü birabbiküm?” soru cümlesinin çıkardığı ahenk ve ihtizaz ile insanlar o güzel sese âşık olmuş ve yeryüzünde o ahengi yakalamanın peşine düşmüştür. Yeryüzündeki bütün güzel sesler, ahenkler o ilk cümlenin güzelliğinden bir neşve taşır.
Hissetmek ve hissettirmek aslolan…
Tarihçiler de musikinin kaynağını din olarak gösterir. İbadet maksadıyla okunan kutsal metinler aynı zamanda kendine özgü bir usûl ve makamı barındırır. Bu usûl ve makamın ilk şartı ses ve musikiye özgü kurallar değil; aşk, şevk, samimiyet ve ihlâstır. Candan okunan bir aşır, bir mevlit, ilahi, kaside veya naat, musiki kurallarını aşan bir vecd verir. Zikir, dua, salavât, ezan, salâ(h) gibi metinlerin etkisi, anlama eşlik eden samimi sesten doğar.
Davut peygamberin Zebur âyetlerini okurkenki hali, Bilal-ı Habeşî Hz.lerinin ezanları, Rabbimizin, Efendimiz aleyhisselama bildirerek Ubey b. Kâb’ın Beyyine suresini okumasını istemesi; hep bu ihlâs, hissetmek ve hissettirmek ile ilgilidir. Mevlânâ Hazretleri’nin Mesnevi’ye “Bişnev/Dinle” ile başlaması da yine musiki ve ney ile ilgili bir husustur.
İcra ve usul yerini şova mı bıraktı?
Dinin beslediği bir sanat olarak musiki, yüzyıllarca terennüm ettiği ilahîlikle aynı zamanda birçok kişiye hidayetin vesilesi olmuştur. Itrî’nin bestelediği Tekbir ve Salavât bütün İslam âlemini ortak bir ahenkte birleştirir. Bundan dolayı tekke ve zaviyelerin kapatılmasından olumsuz olarak en çok etkilenen alanlardan biri Türk Tasavvuf Musikisi olmuştur. Bundan böyle tasavvuf edebiyatı ikinci bir Şeyh Galip yetiştiremeyecek, tasavvuf musikisi de kurumsal olarak icra ve usûlden mahrum kalacak; ilahiler, naatler, kasideler, pop ve rock gibi Batı usulü icralarla tanınmaz hale gelecektir. Ne yazık ki özel televizyon ve radyolar bu aşınmayı yaygınlaştırmıştır. Artık samimiyetten, icradan, usûlden değil, şovdan söz edilmektedir.
İşte bu hengâmede bazı sesler biraz olsun bizi rahatlatıyor. Bu ümit verici çalışmalardan birini Ömer Faruk Belviranlı yaptı. “Hak Dost Diyen Dillere Selam Olsun” adıyla çıkan CD’de Ömer Faruk Belviranlı, Dr. Ali Kemal Belviranlı’nın eserlerini seslendiriyor.
Ali Kemal Belviranlı zarif bir zattı
Allah rahmet eylesin, Ali Kemal Belviranlı, çok yönlü, adeta on parmağında on marifet olan bir insandı. Osmanlı Türkçesi’ni en iyi bilen kişilerden biri olarak kurduğu Nedve Yayınları arasında Osmanlı Türkçesi’ni öğrenmeyi kolaylaştıran eserler çıkarmış, İslam medeniyetinin en önemli unsurlarından olan aruz ölçüsü ile yakından ilgilenmiş, hat ve musiki ile uğraşmıştır. Bendeniz hat zevkini önce onun çalışmalarından aldım.
Öyle sanıyorum ki Ali Kemal Belviranlı, bu zevki Sami Efendi Hazretlerinin el yazılarından almıştır. Üstadımızın el yazılarını görenler, onun tam bir hat ustası olduğu konusunda ittifak ederler. Bir harf ki onunla Kur’an ve Hazreti Peygamberin sözleri yazılmaktadır; elbette ki en güzel şekilde yazılmalıdır. Sami Efendimiz işte böyle düşünürdü. Bu anlayışın arka planında da “Allah güzeldir, güzeli sever” kaidesi vardır.
Hem bestekâr hem hanende
Merhum Dr. Ali Kemal Belviranlı, hat sanatının yanında tasavvuf musikisi ile de ilgilenmiş ve besteler yapmıştır. Kaside-i Bürde’yi usulüyle okuduğu kaset ne yazık ki elimizde değil. Aynı zamanda bir icracı olan Dr. Belviranlı, hatmihaceganlarda ihvanı coştururdu. Sami Efendi Hazretlerinin, sohbetlerinde genel olarak aşır okuttuğunu, ancak Dr. Belviranlı’nın bulunduğu meclislerde ondan da bir iki kaside, münacat, ilahi dinlediğini biliyoruz.
İşte bu eserlerden yapılan bir seçme olmuş Ömer Faruk Belviranlı’nın çalışması. Eserdeki güftelerin Ali Ulvi Kurucu gibi muhiplere ait olmasının yanında, Es’ad Erbilî Hazretleri’nin ateş redifli bir gazeli var ki Ali Nihat Tarlan, bu gazel ve diğer eserler için Es’ad Efendi’nin Şeyh Galip kadar kuvvetli bir şair ve aşk eri olduğunu söylüyor:
” Tecellâ-yı cemâlinden habîbim nev-bahâr ateş
Gül âteş bülbül âteş sünbül âteş hâk ü hâr ateş
Şuâ’-ı âfitâbındır yakan bi’l-cümle uşşâkı
Dil âteş sîne âteş hem dü çeşm-i eşk-bâr âteş
Hayâl-i şem’-i rûyinle aceb mi yansa cân u dil
Nigârım gel de gör kalbimde âteş âh u zâr âteş
Ne mümkün bunca âteşle şehîd-i ışkı gasl etmek
Cesed âteş kefen âteş hem âb-ı-hoş-güvâr âteş
Ben el çektim safâ-yı hatır u ârâm-ı canımdan
Safa âteş cefâ âteş firar âteş karâr âteş
Ne yapsam bu dil-i mahzunu mesrur eylemem şahım
Gam âteş gam-güsâr âteş temennâ-yı mesâr âteş
Ümid-i afiyet besler mi Es’ad yârdan hâşâ
Saçar oldukça gözden ol nigâr-ı gül-i zâr âteş”
Selçuklu Belediyesi de destekledi!
Albümdeki güftelerin bir kısmı da Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.leri’nin kasidelerinden, Yunus Emre ve Eşrefoğlu Rumi Hz.leri’nin ilahilerinden seçilmiş. Gönüllere aşk ve vecd veren eserde Konya/Selçuklu Belediyesi’nin de katkısı olmuş. Ne diyelim, söyleyenlerin ve katkıda bulunanların yüreğine sağlık… Dr. Ali Kemal Belviranlı ağabeye de rahmet olsun.
Kâmil Yeşil hem dinledi hem yazdı